Diz boyu karda gülüşmeler

0
535

Sonbahar’da ağaçlar da son yapraklarını dökdükten bulutlarında etkisi ile doğa çırıpçıplak kalır. Karın yağması ile doğa farklı bir elbisesini giyer. Neşe ve canlılık giysisini çıkarmış, temizliği simgeleyen beyaz elbisesini giymiştir. Doğa’yı bir dişi güzelliğine benzetirim. Doğa Ana’nın beyaz giysisini görmeye, karlı dağlarda yürümeye gidiyoruz.

Kastamonu’da doğa ana yılbaşından üç-dört gün önce  bu beyaz giysisini giymiş durumda. Geçen senelerde olduğu gibi yılbaşımızı yine Kastamonu Pınarbaşında’da geçireceğiz. Mağaracı grubumuz ile defalarca konakladığımız Paşa Konağı’nda kalacağız yine. Yine karda yürüyeceğiz ve çok eğleneceğiz.

Paşa konağını ziyaretçilerinin büyük kısmı Cuma akşamında geliyor. Dışarı çok soğuk. Araçlarda -4 değerini okuyoruz. Büyük salonda gürleyen ateş arasında şöminedeki büyük kütük yanmaya çalışıyor. Yine Ali Yamaç’ın gür sesi ve kahkalar yankılanıyor bu duvarlarda…

Sabah olduğunda ise karlı dağlar geçit verirse Buzluk Mağarasına yürüyeceğiz. Önce kuvvetli bir kahvaltı yapıyoruz.

Biblo bu yürüyüşe gelemeyecek. Hem kar boyu hem de 4 veya 5 saat süreceğini düşündüğümüz gezi Biblo için zor olur. Bu yüzden sobası yanan odamızda sıcakda bizleri bekleyecek.

Sonrasında yola çıkıyoruz.

Köy’de aracımızı bıraktıktan sonra Buzluk Mağarasına doğru yürüyüşe geçiyoruz. Köy’de kar bize güzel manzalar sunuyor.

İlk kısımdaki tırmanış karla birlikte yoruyor. Halbuki burayı kuru zamanda çok kolay almıştık.

GPS’imizden izleyerek mağarayı kolaylıkla buluyoruz. Buzluk Mağarasına son geldiğimizde adını aldığı buzluk etkileyiciliğini görmüştük. 2008 Mayıs ayında Sami’nin çektiği karelerden..:

Bugün ise vardığımızda henüz karların erimesi başlamadığından buzullar oluşmaya başlamamıştı. Mağara’nın girişi. Mağara oldukça büyük. Sarkıt ve dikitler açısında sonra derece zengin.

Mağara içinden kareler. Karede görünen tavanın yüksekliği yaklaşık 20 metre..

Mağardaki ziyaretimizi tamamlayıp geri dönüş yolculuğuna başlıyoruz. Toplam bu yolculuğumuz 4 saat kadar sürüyor. Yol sırasında dağların kardaki sessizliği bozup bol bol gülüyoruz. Buzluk mağarasına bir daha ne zaman gelebiliriz ama buzdan sarkıtları ile büyüleyici mağaralardan biri.. Turizm’e açılmaması ve bu şekilde kalması dileğiyle.. Sadece bilinçli mağaracıların burayı ziyaret etmesini diliyorum.

Dönüşümüzde azda olsa güneş kendini gösteriyor.

Konağa vardığımızda Biblo bir name yaktı. Onu avuttuktan sonra yılbaşı hazırlıklarına başladık ve büyük özenle soframızı kurduk. Soframız her zamanki gibi ekibin hazırladığı yiyeceklerle donattık.

Aşağıdaki karede en ortada olarak sonunda kendi kendimi çekmeyi başarıyorum:

Ertesi sabah ilk uyanan aslında Ali ile ikimiz oluyoruz. Sabah’ın beşinde çalan telefonun alarmı (elbette benimki) yukarıdaki odalardan bizi kaldırıyor. Ali’yi görünce henüz gözlerini açmamışken bir kaç adımla onun önüne geçip salona ondan önce varıp cep telefonu alarmını kapatıyorum. Ali Yamaç bunu ilk kez yaşamıyor. Sonuncusu Amasra’da kamp alanında olmuş ve 1 saat boyunca çalan telefonum yüzünden uyuyamamıştı.

Bu olaydan sonra ilk uyananlar Biblo ile ikimiz oluyoruz ve çevrede geziye çıkıyoruz. 2011’in ik gününün ilk karelerini çekiyoruz.

Pınarbaşı’dan doğan derenin ilk metreleri..

2011 ilk gününden Pınarbaşı Paşa Konağı:

Kahvaltı ertesi çevrede gezindikten sonra Safranbolu ziyareti ve sonrasında İstanbul’a geri dönüyoruz.

Paylaş
Önceki haberKazdağlarının bereketi
Sonraki haberAkıntıdaki Kule

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here