Ege’nin ve Akdeniz’in berrak mavi suları hepimizi cezbeder. Yaz gelse gitsek Ege’ye Akdeniz’e deriz. Popüler yerler turizm acentaları tarafından doldurulur. Bu şekilde bazı yerler ise gözden kaçar. İşte Kapıdağ Yarımadası’da bu yerlerden. Hem de nufüs yoğunluğu olan İstanbul, Bursa, İzmit, Adapazarı’na çok yakın. Üstelik tenha ve büyüleyici güzel koyları ile ziyaret edilmeye değer.
Pek çoğumuz Erdek’i bilir. 1980’li yıllarda popüler tatil beldesi olan Erdek halen bu popülerliğini koruyor. Erdek Kapıdağ yarımadasının en çok bilinen yerleşim ve tatil yöresidir. Ancak Erdek’in bulunduğu Kapıdağ yarımadasında gizli pek çok güzellik bakir olarak kalmaya devam etmiş. Kapıdağ’ın hemen yanı başında Marmara, Avşa ve Ekinlik adaları bulunuyor. Çok yakında olan bu adalar Kapıdağ’ın ufkunu süslüyorlar.
Kapıdağ Yarımadası:
Biblo bu geziye Perşembe akşamından bu yana hazırlanıyor. Cuma günü Bandırma’da olan toplantımızdan sonra buraya devam edeceğiz. Bu yüzden de çantaları Perşembe akşamından hazırlıyoruz. Aslında topu topu iki sırt çantası..Cuma sabahtan yola çıktığımızda ise mutluluktan uçuyor. Tüm gün boyunca yolu merakla izliyor. Toplantımızın bitmesini de usluca bekliyor. Sonrasında yine “Yuppiii.Geziyoruz” çığlıkları atarcasına seviniyor.
Hemen yönümüzü Erdek’e doğru çeviyoruz. Bandırma’dan Erdek sadece 18 KM. Çok kısa bir sürede Erdek’e varıyoruz. Sakin deniz kenarında bir yer bulabilmek için Ocaklar yönüne devam ediyoruz. Hemen Askeriye yanında denize kıyısı olan bir yer buluyoruz. Öncelikle iş kıyafetlerimizden hızla kurtuluyoruz. Sonra hepimiz deniz’in kenarındayız. Deniz bir harika.. Bu arada yemeklerimizi söylüyoruz. Restaurant öyle salaş bir yer. Tam hani şu Ege köy restaurantlarından. Kocaman bir alan, eski kahvehane tarzında tahta masa ve sandalyeler, televizyon ve önüne kanepe..Karı koca işletiyorlar. İki sarışın kız çoçukları da etrafta oynuyorlar. Salaş ama huzur verici bir yer. Belliki her şeyi kendi kendilerine yapmış..Kendilerinden bir şeyler katmışlar ortama. Tek konukları da bizleriz. İşte oturduğumuz yerden deniz manzarası:
Saatler akşam üstüne yaklaşıyor. Erdek’e doğru yol alıp otel bulmamız lazım. Otellerin çoğu sezon bittiği için kapatmışlar. Eski tatil yöresi olduğundan oteller eski tarzda apartman gibi binalar. Bu bizi çok rahatsız etmiyor. Aradığımız lüksden öte temiz bir yer. Otel ararken birisi bize Belediye’nin hizmetinden söz ediyor. Ücretsiz otel danışmanlığı. Hemen telefon açtık. Nerede olduğumuzu sordular. Yaklaşık 5 dakika sonra 25 yaşlarında genç güleryüzlü iki kişi yanımıza geldi. Nasıl bir otel aradığımızı öğrendiler. Biblo’nunda kalabileceği, temiz, uygun fiyatlı bir otel bulup bizi yerleştirdiler. Bu hizmet hepimizin hoşuna gidiyor. Kapı kapı dolaşmayarak zamandan kazanıyoruz.
Erdek’in yönü doğrudan Batı’ya bakıyor. Güneş tam karşınızdan ufukda batıyor bu şekilde.. Yemeklerimiz gelmesine rağman sahile gidip manzarayı seyrediyoruz. Güneş yavaş yavaş batarken etrafa saçtığı ışık hüzmesi hepimize çok rahatlatıcı geliyor. Biblo ise bu manzara’da poz veriyor.
Yemek yediğimiz yerden karelemeye devam ediyorum.
Sabah erkenden üstümde tepinen Biblo beni uyandırıyor. Sabah’ın erken vakitleri hava henüz sıcaklamamış. Yıllanmış palmiye ve çam ağaçları yürüyüş yolunda doğal bir tünel oluşturmuş durumda. Orta yaş ve üzeri pek çok kişi bu parkurda yürüyüş yapıyor. Kumsal’daki kafe sahibi ise yoğun geçirmeyi ümit ettiği güne hazırlık yapıyor. Kumları taramış dümdüz bile yapmış..
Kahvaltımızı yaptıktan sonra yarımadayı gezmek ve denize girecek bir yer bulmak için yola koyuluyoruz. Ocaklar’ın epeyce büyük bir sahili bulunuyor. Erdek’e yakın olması sebebiyle burası da kalabalık. Konaklama için sorun yok görünüyor. Narlı’ya giderken gördüğümüz deniz manzaraları etkileyici. Narlı’yı geçip İlhanlar’a doğru ilerliyoruz.
İlhanlar’a geldiğimizde buranın balıkçı kasabası olduğu hemen belli ediyor. Ortam son derece sakin.. Ağları ile uğraşan bir balıkçı görüp buranın İlhanlar olduğunu bu şekilde öğrenebiliyoruz. Ocaklar’la arası 9 Km. Ancak virajlı yol zamanı uzatıyor.
İlhanlar’la Doğanlar arasındaki temiz ve bakir bir koy daha:
Koylar genelde açık renkli kuma sahip ve çok derin değiller. Su altından yansınya ışıkda bu koyların bu şekilde Ege ve Akdeniz’deki koylara yakın görünmesini sağlıyor.
Kısa bir süre sonra Doğanlar köyü’ne geliyoruz. Doğanlar Köy’ü de diğer köylerden kadar sakin. Sahil girişinde karşılaştığımız eski bir balıkçı ile sohbet ediyoruz. Balıkçı Mehmet efendi bir yandan ağını tamir ediyor, bir yandan sorularımızı yanıtlıyor. Turanlar’a doğru yolumuza devam ediyoruz. Tam Turanlar’ı geçiyorduk ki, yukarıdan gördüğümüz manzaraya dayanamadık ve burada denize girmeye karar verdik.
Biblo bizi kıyıda beklerken bizde Maske ve Şnoker’imizi takıp Turanlar koyunda yüzmeye başlıyoruz. Deniz içinde çok az balık görebiliyoruz. Biraz daha açıldıkça deniz analarını ile karşılaşıyoruz. Gazetelerde söz edilen deniz anaları bu olsa gerek diyip mümkün mertebe uzakta kalmaya çalışıyoruz. Deniz oldukça berrak ve sıcaklığı oldukça güzel. Kumsal’da hafiften esen rüzgarla kitaplarımızı okurken Biblo’da gölgede uzanmış keyif çatıyor.
Yemeğimizi yedikten sonra Kapıdağ yarımadasına devam etmek için yola koyuluyoruz. Heme Turanlar’dan sonraki güzel bir koy daha:
Bundan sonraki durağımız Ormanlı köyü: Bu köyde diğerleri gibi son derece sakin:
Ormanlı, Ballıpınar arasından:
BallıPınar’ı geçerken köprüden aşağı baktığımızda dere içindeki kaplumbağalar kısa bir sürede olsa görebildik. Ballıpınar’ı geçince gördüğümüz derenin kenarına iniyoruz. Derenin suyu azalmasına rağmen nispeten daha az sığ olan yerlerde balık bulunuyor.
Aşağıda da son gördüğümüz koyda balıkçılar ağlarını atmış bekliyorlar.
Kapıdağ yarımadası oldukça keyifli. Ancak sorunları yok değil. Turanlar Köyü girişinde karşılaştığımız çöp manzarası oldukça kötüydü. Çöpler denize değil ama denize bakan yamaçtan aşağı dökülüyordu. Elbette ilk yağmurda bu çöpler denize kadar ulaşacaktır. Köy muhtarına erişemedik ama bunu bilinçli yaptığı söyleniyor. Bu konuda acil önlemlerin alınması gerekiyor. Yoksa yakında buraları hızla kaybederiz.
Kağıdağ yarımadasında dere, şelale ve bunu yanırsa tarihi olarak Manastır ve Kyzikos bulunuyor. Kyzikos halen kazı alanı. 11 Yıldan beri Erzurum Atatürk Üniversitesinden gelip yılda bir ay kazı yapıp gidiyorlarmış. Biz gittiğimizde herhanbir kazı çalışması yok ve başı boş vaziyette her şey duruyordu. Kazı çalışmalarında anladığımız kadarıyla inşaat makinaları ile yapılıyor! Bu konuda çok yorum yapamadan oradan üzülerek ayrılırak İstanbul’a dönüş yolculuğumuza başlıyoruz.
Erdek tanıtımına katkınızdan dolayı teşekkür ederim.