Sonbaharı’da her yer yağlı boya tablo gibi. Sanki kocaman bir resim sergisi geziyoruz. Eskilerde sonbahar tablolarının bazılarının abartılı olduğunu düşünürdüm. Öyle değilmiş. Sonhabar’ın görsel fotoğrafını çekmek mümkün olsada gerçek anlamda sonhabarı yansıtmak mümkün değil. Ancak sonbaharın içine girmek gerekir. Yaprak hışırtılarını duymak, ağaçların uykuya dalışlarını dinlemek, toprakdan yükselen kokuyu almak gerekiyor. Doğa’nın uyuma sesi ve kokusunu hissetmek gerek.
İşte tam da öyle bir hafta sonundayız. Biblo ile sonbaharı dinlemeye ona yakınlaşabileceğimiz en yakın noktaya gitmek istiyoruz. Ne yediğimizi anlamadan bir kahvaltı yapıyoruz. Ne Biblo’da ne de ben de sabır var.. Bir an önce şehirden uzaklara, kirli bulutlarların bıraktığı kirli yağmurların etkisinin altındaki yerlerden uzaklara gitmek istiyoruz.
Hedefe yolda karar veriyoruz ve Hacıllı Köyü’ne gidiyoruz.Biblo tüm yol boyunca pencereden dışarı bakıyor. Zaman zaman pencereyi açıyorum. O küçüçük burnunu dışarı çıkartıp sonbaharın kokusunu alıyor. Sırıl sıklam burnu üşüyünce içeri girip koltuğuna oturuyor.
Hacıllı İstanbul Anadolu yakasına yaklaşık 70-80 dakika uzaklıkta.
Yolda sonbaharın görsel şöleni eşliğinde Hacıllı köyüne geliyoruz. Araç durur durmaz Biblo aşağı atlıyor. Sonhabara yaprakların arasına dalarak merhaba diyor. Bir ara yapraklar arasında kayboluyor. “Biblo gel buraya” desemde o kadar yaprak hışırtısı içinde duyması pek de mümkün değil. Sevinçten çılgınlar gibi koşturuyor. Bu arada bende sabırsızlıkla üstümü başımı giyiniyor, fotoğraf makinamı ayarlıyorum.
İşe ilk karelerimiz:
Rüzgarın bugün küçük küçük sesini duyuyoruz. Hani o ufacık esintisinde bile yaprakları hışırdaması mest ediyor beni. Burada Biblo ve derenin şırıtıltısından ve kuşların cıvıltısından başka bir şey yok. Biblo sessiz dünyasında sesi çıkmadan geziyor. Kimi zaman koşturuyor bana bakarak.. Bir gülümsemem veya “Yakaladım seni” ünlemi ile koşturmasına can katıyorum.
Epeyce yürüyoruz. Ne Biblo ne de ben doyuyoruz sonbahara. Zaman zaman duruyoruz. Biblo yorulduysa tereddüt etmeden kucağıma atlar. Bu zamanlarda o dinlensin diye dururuz öylece. Hacıllı’da beraber uzun uzun doğanın uykuya dalmasını izliyoruz, dinliyoruz. Uzun uzun izleyince ve dinleyince doğanın hareketini görebiliyorsunuz. O yaprağın düşmesini, rüzgarı dalgalanmasını, kuşların telaş içinde koşturmasını, rüzgarın dalganmasını.
Bu sarılmada hissediyoruz birbirimizin sıcaklığını, sevgisini.
Her güzel şey gibi bugün de bitiyor. Biblo arabada uyuyor…Ben ise azalarak sonbaharın manzarısını izleyerek eve dönüyorum.